13 Mayıs 2015 Çarşamba


GUT HASTALIĞI

Vücuttan uzaklaştırılması gereken maddeler, ürik aside dönüştürülerek atılır. Ürik asit, pürin denilen madddelerin yıkım ürünüdür. Özellikle protein yapısındaki maddelerin atım şekli olan ürik asidin, atılmasında bir sorun varsa ya da çok fazla üretiliyorsa bu madde vücutta birikir. Kanda bulunan miktarı artar. Ürik asidin eklemlerde birikmesi sonucu burada iltihap oluşur. Bu soruna gut hastalığı denir.
Gut hastalığı,romatizmal bir hastalıktır. Diğer hastalıklardan farklı olarak zaman zaman ortaya çıkar. Sıklıkla ayak baş parmağındaki iltihapla kendini gösterir. Müzmin bir hastalık olan gutun, kesin tedavisi yoktur.
Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülür. Gut hastalığı, en çok 40-65 yaş arasında ortaya çıkar. Kadınlarda genelde menopoz döneminden sonra görülür. Gençlerde görülmesi çok düşük bir ihtimaldir.

GUT HASTALIĞININ NEDENLERİ

Hastalığın nedeni, ürik asit miktarının kanda ve dokularda artmasıdır. Bu ürik asit miktarının artmasında bazı faktörler rol oynamaktadır. Vücutta ürik asit üretimi aşırı derecede artmıştır ya da ürik asidin böbreklerden atılmasında bir bozukluk vardır.
Kronik böbrek iltihabı olanlarda, idrar söktürücü ilaç kullananlarda, kandaki ürik asit miktarı artar. Bazı hastalıklar, gutun ortaya çıkmasına neden olur. Bunlar;şeker hastalığıyüksek tansiyon, şişmanlık gibi…
Kalıtsal faktörler, (soya çekim) bir çok hastalıkta olduğu gibi, gut hastalığında da önemli bir faktördür. Doğuştan gelen bazı hastalıklar gut için bir risk faktörüdür. Erkeklerde daha çok görülür. Yaş ilerledikçe gut görülme riski artar.
Beslenme tarzı daha önceleri önemli bir neden olarak görüldüyse de, günümüzde, bunun hastalığa yakalanma riskinde fazla bir artış gösterdiği saptanamamıştır. Fakat alkol ve sigara kullanımı guta neden olabilir.Şişmanlık gut hastalığı riskini arttımaktadır.

GUT HASTALIĞININ BELİRTİLERİ

Gut hastalığı ataklar halinde gelir. İlk atak şiddetlidir.Eklemlerde ağrı ve şişme olur. Özellikle ayak baş parmağında görülür. Parmak, çok hassaslaşır, şişme,kızarıklık ve ağrı hissi uyanır. Gece ya da sabaha karşı, uykudan uyandıracak kadar rahatsız edici bir ağrıdır.
Ataktan sonra, hastalık, herhangi bir belirti vermeden devam eder. Sadece yapılan testlerle, kandaki ürik asit miktarının yüksek olduğu saptanır. Bu durum, başka atak geçirene kadarki, yani iki atak arasındaki, ara dönemdir.
Eklemlerde, tuz kristalleri biriktiğinden, hareket kısıtlanması görülür. Ayrıca şekil bozuklukları, eklemlerin görevini yapamaması gibi durumlar ortaya çıkar. Bu tuz kristalleri, deri altında, avuç içinde, parmak uçlarında da şişliklere neden olur. Bir zararı yoktur. Fakat çok büyük olduğu durumlarda alınması gerekebilir.

GUT HASTALIĞININ TANISI

Öncelikle uzman bir hekime başvurmalısınız. Sağlık ocakları, bunun için yeterli olmayabilir. Gut hastalığının olduğunu düşündürecek durum, kanda ürik asit miktarının yüksek olmasıdır. Yapılan testlerde bu durum saptanır fakat ürik asit miktarının yüksek olması, gut hastalığının olduğu anlamına gelmez. Bunun dışında gut tanısı koyduracak özel bir kan testi yoktur.
Film çekimi de şişliklerin görülmesini sağlar. Fakat kesin tanısının konması için, eklemlerden alınan sıvıda, ürik asit kristallerinin varlığını tespit etmek gerekir. Bu eklem sıvısı, şişmiş ve ağrılı olan eklemden alınır.
DEMİR EKSİKLİĞİ ANAMİSİ

Vücudun demir mineraline olan ihtiyacının artması veya gıdalardan alınan demirin vücut tarafında iyi işlenememesine bağlı olarak görülen demir eksikliği aneminin (kırmızı kan hücresi sayısının normalden az olması) başlıca nedenidir.
Kanla birlikte oksijenin taşınmasını sağlayan kırmızı kan hücrelerinin (alyuvar) üretiminde kullanılan demir mineralinin yeterli düzeyde olmaması bu hücrelerin üretimini olumsuz olarak etkileyerek bir süre sonra hücre sayısının azalmasına yol açar.
Kırmızı kan hücresi sayısı azaldıkça organlara ve diğer dokulara kanla birlikte taşınan oksijen miktarı da azalır. Oksijen azaldıkça organlar fonksiyonlarını tam olarak yerine getirememeye başlar. İşte bu noktadan itibaren demir eksikliği belirtileri baş gösterir.

Demir Eksikliği Belirtileri

Demir eksikliği belirtileri kırmızı kan hücresi sayısının ne kadar azaldığına bağlı olarak fark edilmeyecek kadar hafif veya günlük rutin aktiviteleri etkileyecek kadar şiddetli olabilir. Hafif düzeyde başlayan belirtiler vücudun demir mineraline ihtiyacı arttıkça ve demir eksikliği anemiye dönmeye başladığında şiddetlenir.

Halsizlik

Nedenini tam olarak belirlenemeyen halsizlik, aşırı yorgunluk ve enerji azlığı demir eksikliğinin en sık görülen belirtisidir. Dokulara giden oksijen azaldıkça vücut yeterince enerji üretememeye başlar ve buna bağlı olarak kişi kendini zayıf, güçsüz hissedebilir. Konsantrasyon eksikliği, sinirlilik hali halsizliğe eşlik eden diğer belirtilerdir.

Solgun Cilt

Demir eksikliğine bağlı olarak düşen kırmızı kan hücresi sayısı cildin normalden soluk görünmesine yol açabilir. Dudaklar, ağız içi, dişetlerinin rengi soluklaşabilir, normalde olduğu gibi kırmızı görünmeyebilirler.
l

Nefes Darlığı

Demir eksikliği yaşıyorsanız ne kadar derin nefes alırsanız alın havayla birlikte vücuda giren oksijen miktarı yeterli olmaz ve tekrar tekrar derin nefes alma ihtiyacı duyarsınız. Eskiden nefes alıp verişinizi çok fazla etkileyemeyen fiziksel aktiviteler (merdiven çıkmak gibi) demir eksikliği nedeniyle nefesinizin daralmasına ve daha çok nefes alıp vermenize yol açar.

Çarpıntı

Aralıklarla yaşanan çarpıntı demir eksikliğine işaret ediyor olabilir. Bunun nedeni kalbin dokuların artan oksijen ihtiyacını karşılayabilmek için normalden daha çok çalışmasıdır.

Yenmez Şeyleri Yeme İsteği

Pika olarak adlandırılan yenmez şeylere karşı duyulan anormal iştah demir eksikliği belirtisi olabilir. Genellikle çocuklarda görülen bu durum çoğunlukla demir ve diğer bazı minerallerin eksikliği nedeniyle ortaya çıkar ancak bazı durumlarda sorunun temeli psikolojik olabilir.

Artan Kaygı

Demir eksikliğine bağlı olarak gelişen kandaki oksijen eksikliği merkezi sinir sistemini de etkisi altına alabilir. Nedensiz gelişen sinirlilik hali ve artan kaygı bu etkinin belirtileri arasındadır.

Saç Dökülmesi

Demir eksikliği özellikle demir eksikliği anemisine dönüştüğünde saç dökülmesine yol açabilir. Bunun nedeni sistemde azalan oksijen miktarı nedeniyle vücut saç kökleri gibi hayati olmayan bölgelere gönderdiği oksijenden tasarruf etmeye ve bu oksijeni hayati görevleri bulunan organlara göndermeye başlar.

Konsantrasyon Eksikliği

Beyin hücreleri arasındaki iletişimin normal olarak devam etmesinde önemli bir rolü bulunan demir minerali eksikliğinde konsantrasyonun ve hafızanın zayıflaması gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Kişinin çevresinde yaşanan olaylara ve tanığını kişilere karşı ilgisi azalabilir.

Diğer Belirtiler

  • Zayıflamış, kırılgan tırnaklar
  • Özellikle çocuklarda iştah azlığı
  • Soğuk el ve ayaklar
  • Baş dönmesi
  • Bacaklarda karıncalanma hissi
  • Huzursuz bacak sendromu
  • Dil ağrısı, dilin şişmesi
  • Baş ağrısı
  • Sık görülen enfeksiyonlar
  • Göğüs ağrısı
- See more at: http://belirtilerinelerdir.com/demir-eksikligi-belirtileri-nelerdir/#sthash.JVbCb46j.dpuf
APENDİKS NEDİR? APANDİSİT PATLAMASI NEDİR? 

İnce bağırsak karının sağ tarafında ve alt kısmında kalın bağırsak ile birleşir. Burada, adeta her ikisinin arasında ince bir parmak gibi apendiks bulunur. Başka bir deyişle burası üç yol ağzıdır. İlk ikisi geliş ve gidiş yolları, üçüncüsü ise bu kavşağa açılan bir çıkmaz sokaktır. İşte bu çıkmaz sokağa apendiks diyoruz. Bu büyük olasılıkla binlerce yıl önce bu durumda değildi. Daha büyüktü, belki de depo görevi olan torba gibi birşeydi. Nitekim ineklerde ve tavşanlarda buna benzer kısımlar vardır. Bu kısımlarda bitkilerin selülozu bakteriler sayesinde şekere çevrilir ve inek bu şekerden yararlanır. İnsanda bu günkü şekli ile bir görevi yoktur.

Bazen bağırsak içi maddeleri apendiks içinde sıkışır kalır, iltihaplanır. Bu hale apendisit diyoruz. Karnın sağ alt yarısında, göbekle kasık arasındaki bölgede ağrı, bulantı ve kusma yapar, iltihaplandığı vakit hastalığın gelişmesine göre ya çıkarılır ya ilaçla tedavi edilir. Her zaman için çok önemli ve mutlaka doktor müdahalesi gerektiren bir durumdur. Delindiği zaman, içindeki iltihaplı maddeler ve mikroplar karın içerisine dökülürler. Karının içini saran ve periton adı verilen zarla sınırlanan bir iltihap oluştururlar. Tıbbın ilerlemesiyle birlikte, eskiden olduğu kadar öldürücü değilse de yine de çok tehlikeli bir durumdur ve derhal doktor müdahalesi gerektirir.
Skip navigation links







Hastane İnfeksiyonu

1. Hastane enfeksiyonu nedir?
Herhangi bir nedenle hastaneye başvuran hastalarda, başvuru sırasında kuluçka döneminde olan enfeksiyonlar dışında, yatıştan 48 saat sonra ya da taburcu olduktan hemen sonra ortaya çıkan enfeksiyonlara Hastane Enfeksiyonu (nozokomiyal enfeksiyon) denmektedir.
2. Hastane enfeksiyonlarının oluşumuna neden olan etkenler nelerdir?
Konak (hasta)
• Hastanın yaşı (uç yaşlar)
• Altta yatan hastalığın olup olmaması (kronik böbrek yetmezliği, kanser, diabet)
• Beslenme durumu
• Almakta olduğu ilaçlar

Biyolojik Çevre (mikroorganizmalar)
• Endojen kaynaklı (vücudumuzda normalde bulunan mikroorganizmalar, bunlar hastanın bağışıklık sisteminde sorun olduğunda enfeksiyon yapabilirler)
• Ekzojen kaynaklı (hastanede yatmakta olan kişinin bulunduğu çevreden, sağlık personeli ile kullanılan araç ve gereçlerden bulaşan mikroorganizmalar)
• Uzun süreli hastanede yatış, antibiyotik kullanımı, hastaya çeşitli girişimler yapılması hem endojen hem de ekzojen kaynaklı enfeksiyonların oluşmasında rol oynamaktadır.

Fiziksel ve Sosyal Çevre
• Hastaya uygulanan tıbbi araç – gereçler (tanı ve tedavi amacıyla yapılan girişimlerde deri ya da mukoza bütünlüğü bozulmakta ve mikroorganizmaların vücuda girişi kolaylaşmaktadır)
• Hasta ile ilgilenen sağlık personeli
• Hasta çevresindeki eşyalar
• Hasta ziyaretleri
3. En sık görülen hastane enfeksiyonları hangileridir?
•İdrar yolu enfeksiyonları (başlıca nedeni sonda, sistoskopi gibi ürolojik girişimlerdir)
•Cerrahi alan enfeksiyonları (ameliyat sonrası ilgili bölgede gelişen enfeksiyonlardır)
• Akciğer enfeksiyonları (yaşlılık, bilinç bozukluğu, mekanik solunum desteği ihtiyacı olması, altta yatan akciğer hastalığı olması risk faktörleridir)
•Bakteremiler (kanda bakterinin bulunması sonucu oluşan enfeksiyonlardır, yatış sürecinde hastalara devamlı olarak uygulanmakta olan çeşitli damariçi girişimler risk faktörüdür)
4. Hastane enfeksiyonlarının tedavisi nasıldır?
Hastane enfeksiyonlarına neden olan mikroorganizmalar, genellikle birçok antibiyotiğe dirençlidirler ve bu nedenle tedavileri de oldukça sorunludur. Tedavi öncesi enfeksiyon bölgesinden kültür alındıktan sonra geniş spektrumlu ampirik antibiyoterapiye başlanır; 48 – 72 saat sonra kültür sonuçlarına göre tedavide gerekli değişiklikler yapılarak hastanın tedavisi enfeksiyonun ciddiyetine göre 7 – 21 güne tamamlanır.
5. Hastane enfeksiyonun kontrolü mümkün müdür?
Hastane enfeksiyonlarını önlemek için, hastanelerde Enfeksiyon Kontrol Komiteleri kurulmalı ve bu komite tarafından gerekli önlemler alınmalıdır. Sağlık kurumu, hem hastalarda kullanılacak araç ve gereçlerin hem de hastane ortamının sterilizasyon ve dezenfeksiyonundan sorumludur. Sağlık kurumundaki her serviste oluşan hastane enfeksiyonları yakından izlenmeli, olası nedenleri araştırılarak en aza indirilmelidir. Sağlık personeline başta uygun antibiyotik kullanımı ve el hijyeni olmak üzere hastane enfeksiyonları ile ilgili sürekli eğitimler verilmelidir.

Tonsillektomi Ve Adenoidektomi (Bademcik Ve Geniz Eti Ameliyatı)

Bademcik ve geniz eti nedir? Adenoidler burnun gerisindeki nasofarenkse (geniz) yerleşen lenfoid dokudur. Tonsiller (bademcikler) ise boğazın her iki yanında yerleşen iki adet lenfoid dokudur.
Görevleri nelerdir? Tonsiller ve adenoidler lenfoid dokudan oluşurlar. özellikle ilk 3 yaş içinde hava yolu ile gelecek mikroplara karşı savunmada rol oynarlar. Gerekli olduğu takdirde 3 yaş ve üzerinde yapılan bademcik ameliyatının (tonsillektomi) vücut savunma sistemi ve sağlık üzerinde olumsuz bir etki yapmadığı bilinmektedir.
Adenoidektomi hangi durumlarda yapılır?Adenoidektomi olarak adlandırılan geniz eti operasyonu aşağıdaki durumlarda yapılır. Bazı çocuklarda bunların bir kaçı birlikte olabilir. Solunuma engel olacak derecede büyük geniz eti: Aşrı derecede büyümüş geniz eti ağız solunumu, horlama ve uyku apne (uyku sırasında nefesin durması) gibi belirtilere yol açar. Burundan nefes alamama koku ve tat bozukluklarına sebep olabilir. Akut üst solunum yolu infeksiyonları da benzer semptomlara yol açabilir. Bu yüzden biz aileye bahsedilen semptomların devamlı olup olmadığını soruyoruz. Adenoidektomiye aile ile birlikte karar veriyoruz. Biliyoruz ki en iyi gözlemci ebeveynlerdir. Tuba Eustachii tıkanıklığına bağlı orta kulak hastalıkları: Geniz eti mikroorganizmalar için rezervuar görevi görür. Tuba Estachii obstrüksiyonu ile tekrarlayan kulak hastalıkları (akut otitis media:orta kulak iltihabı veya seröz otitis media: Orta kulakta sıvı birikimi) ortaya çıkabilir. Tedavi ile düzelmeyen seröz otitis media varlığında adenoidektomi ile birlikte kulak zarına ventilasyon tüpü takmak gerekebilir. Adenoidlerin neden olduğu tekrarlayan veya kronik sinüs infeksiyonları: Aynen kulak probleminde olduğu gibi büyümüş veya infekte adenoidler sekresyonların burunda birikmesine veya tekrarlayan sinüs infeksiyonlarına neden olabilir. Bir çok cerrah çocukluk çağı ciddi sinüzitlerin tedavisinde birinci basamak tedavi olarak adenoidektomiyi tercih etmektedir. Kliniğimizde de çocukluk çağı tekrarlayan sinüzitlerin cerrahi tedavisinde öncelikle adenoidektomiyi tercih etmekteyiz.
Ameliyat olmadan beklenebilir mi? Adenoidler hayatın ikinci dekadında (on yılında) küçülürler. Fakat yol açtığı problemler beklemekten daha pahalıya mal olabilir. özellikle uyku apne ve burun tıkanıklığı yüz ve diş gelişiminde kalıcı deformitelere yol açabilir. Ayrıca uyku bozukluğuna bağlı öğrenme ve büyüme negatif yönde etkilenebilir.
Ameliyat nasıl yapılır? Genel anestezi altında yapılmakta, 5-15 dakika sürmektedir. Adenoid dokusu genizden kürete edilerek çıkartılır.
Adenoidektominin komplikasyonları nelerdir?Komplikasyonlar nadirdir. Anestezi riski hastaya bağlı faktörlerle ilgilidir. Kanama nadirdir. Adenoid yatağında 7-10 gün süren yüzeysel infeksiyon gelişir, derin infeksiyon oldukça seyrektir. Yarık damak dudak ve Down sendromlu çocuklarda dikkatli muayene ve inceleme yapılması gerekir. Bu çocuklara yapılan adenoidektomi sonrası “velofarengeal yetmezlik” ( seslerin ve yiyeceklerin genize kaçması) gelişebilir, konuşma ve yutma etkilenebilir. Biz bu komplikasyona rastlamadık; ancak literatürde rapor edilmiş olgular mevcuttur.
Ameliyat sonrası nasıl geçer? Adenoidektomi tonsillektomiden daha az ağrılı bir operasyon olup ağrı kesicilere sıklıkla ihtiyaç duyulmaz. Burun tıkanıklığı 7-10 gün sonra düzelmektedir. çocuğun aktivitelerini kısıtlamıyoruz. çocuklara normal diyet öneriyoruz. 10 gün sonra kontrole çağırıyoruz.
Tonsillektomi (bademcik ameliyatı) hangi durumlarda yapılır? Büyük tonsiller: Solunum, yutma ve konuşmayı etkileyecek kadar büyük tonsillerde operasyon öneriyoruz. Hava yolunda darlığa neden olan tonsiller aynı büyümüş adenoidler gibi horlama ve uyku apnesine sebep olmaktadır. Bu da hayatın ileri evresinde sağlık problemlerine sebep olmaktadır. Tekrarlayan ve kronik infeksiyonlar: Sık tekrarlayan tonsil infeksiyonlarında (tonsillit) tonsillektomiyi öneriyoruz. Peritonsiller apse:Peritonsiller apse varlığında apseyi boşaltıp, antibiyotik tedavisi veriyoruz. İyileşme sonrası tonsillektomi öneriyoruz. Kronik kriptik tonsillit: Tonsiller kript adı verilen birçok cepçiklerden oluşmaktadır. Bazı hastalarda bu kriptler pis kokulu beyaz rekli atıklar içerir. Bu atıklar bakteri ve ölü hücrelerden oluşur. Antibiyotikler geçici rahatlama sağlamaktadır. Kesin tedavisi tonsillektomidir.Asimetrik şekilde büyümüş tonsiller: Asimetrik olarak büyük görünen tonsillerde tonsillektomi yapılmalıdır.Durdurulamayan tonsil kanaması: Herhangi bir nedenle oluşan ve diğer yöntemlerle durdurulamayan tonsil kanamalarında tonsillektomi yapılır.
Tonsillektomiyi hangi durumlarda önermiyoruz?Kanama yatkınlığı: Kanamaya meyilli hastalarda kan tablosunu düzeltmeden tonsillektomiyi önermiyoruz.Akut tonsillit: Tonsilde akut infeksiyon varlığında yapılan tonsillektomi sonrası kanama riski yüksektir. Bu yüzden akut infeksiyon düzeldikten sonra tonsillektomi yapıyoruz. İlaç kullanımı: Aspirin ve oral antikoagulan (halk arasında kanı sulandırıcı ilaçlar olak bilinirler) ilaçları kullanan hastalar 1 hafta önceden ilaçları kesilerek tonsillektomi yapılabilir. Yaş: Birçok cerrah gibi biz de tonsillektomiyi özel durumlar dışında 3 yaş ve üzeri çocuklara yapmayı tercih ediyoruz. Tonsillektomi nasıl yapılır? Genel anestezi altında operasyon yapılması sıklıkla tercih edilmekle birlikte özel durumlarda sedasyonla lokal anestezi ile de tonsillektomi yapılabilir.Klasik tekniğin yanında elektrokoter ve laser yardımlı tonsillektomi teknikleri tarif edilmiştir. Biz klasik tonsillektomiyi tercih ediyoruz. Ameliyat sonrası ağrıyı en aza indirmek için elektrokoteri mümkün oldukça az kullanıyoruz. Laser kullanımın üstünlüğüne inanmadığımız gibi operasyon sonrası şiddetli ağrıya neden olduğu için tercih etmiyoruz. Tonsillektominin komplikasyonları nelerdir? Anesteziye bağlı riskler. Ciddi problemler oldukça nadirdir. Kanama: Tonsillektomi sonrası en sık karşılaşılan komplikasyondur. Yetişkinlerde daha sık görülür. Ameliyat sonrası erken dönemde olabileceği gibi 5-10 gün sonra da görülebilir. Bu yüzden ameliyat sonrası 10 gün içinde hastalarımıza şehir dışına çıkmamalarını tavsiye ediyoruz. İnfeksiyon: Ameliyat sonrası tonsil yatağında bakteri kolonizasyonu ve buna bağlı hafif ateş görülebilir. Ciddi infeksiyon nadir olarak görülmektedir. Ameliyat sonrası hastanede kalmak gerekir mi? çoğunlukla hastalarımızı ameliyat günü akşamı taburcu ediyoruz. Ancak aşağıdaki durumlardan biri veya birkaçı birlikte varsa 1 gece yatırmayı tercih ediyoruz.
  • Hastanın çok uzakta oturması ( veya kolay ulaşım imkanının olmaması)
  • Yetişkin hasta
  • Ameliyat sonrası ağızdan yeterli gıda alamaması
  • Ameliyat sonrası ciddi bulantı ve kusma
  • Eşlik eden başka hastalıkların varlığı
Ameliyat sonrası sportif aktiviteler yapılabilir mi?Ameliyat sonrası 2 hafta süresince yorucu egzersizleri önermiyoruz. Ameliyat sonrası beslenme nasıl olmalı?Ameliyat sonrası yumuşak ve sıvı gıdaları öneriyoruz.özellikle meyva suları asidik olduğu ve ağrıya yol açacağı için önerilmemektedir. Hangi gıdaların verilmesi gerektiği size verilen "beslenme broşüründe" detaylı olarak anlatılmıştır. Ameliyat sonrası ilaç kullanılır mı? Antibiyotikler: Yara iyileşmesine katkısı olduğu ve enfeksiyon gelişimini önledikleri için kullanılmaktadır.Ağrı kesiciler: En sık parasetamol tercih edilmektedir. Aspirin ve diğer nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar tonsillektomi sonrası kanama eğilimini artırdığı için kullanılmamalıdır. Ameliyat sonrası normal sayılabilecek durumlar nelerdir? Lütfen aşağıdaki durumlarda telaşlanmayın. Boğaz ağrısı: Tonsillektomi sonrası boğaz ağrısı sıklıkla büyük çocuklarda ve yetişkin hastalarda sık karşılaşılan bir durumdur. Ameliyat sonrası 5-10 gün içinde gittikçe azalmaktadır. Kulak ağrısı: Tonsillektomi sonrası kulak ağrısı görülebilir. Bu ağrı boğazdan kaynaklanır ve yansıyan ağrı olarak bilinmektedir. Ateş:Hafif ateş olabilir. Parsetamol ile ateş kontrol altına alınabilmektedir. Tonsil yatağında beyaz plakların görülmesi: Beyaz renkli plaklar ameliyat sonrası 2 hafta boyunca görülebilmektedir. Küçük dil bazen ödemli olarak görülebilir. Ne zaman doktorumu aramalıyım?Kanama: Hafif sızmalarda buzlu su veya dondurma yararlı olabilir. Eğer kanama devam ediyorsa doktorunuzu arayın ve acil servise başvurun.Dehidratasyon: Eğer 24 saat boyunca yeterli sıvı alınamadıysa doktorunuzu arayın. Dehidratasyon, az ve konsantre idrar çıkışı ve letarji (uyuşukluk, ilgisizlik) ile kendisini belli eder: Yüksek ateş: 39 derece ve üstü ateş, öksürük ve solunum güçlüğü durumunda doktorunuzu arayın.

HİSTEREKTOMİ (RAHMİN ALINMASI AMELİYATI)

Histerektomi rahimin alınması ameliyatıdır. Jinekolojide en çok yapılan ameliyattır. Yaklaşık 1-2 saat süren bir ameliyattır.

Çeşitli tipleri vardır:
Subtotal veya supraservikal histerektomi, rahim ağzının bırakılarak rahimin geri kalan kısmının alınmasıdır.
Radikal histerektomi; bu ameliyatta vajinanın bir kısmı, tüpler, yumurtalıklar, destekleyici ve bağlayıcı dokular, lenf bezleri, rahim ve rahim ağzı tam olarak alınmaktadır.
Porro ameliyatı; sezaryen ameliyatında aynı zamanda rahimin de alınması.
Vaginal histerektomi; rahim ve rahim ağzı, karından değil de vajinadan alınmasıdır.
Laparoskopik (Kapalı) histerektomi ameliyatı hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarakulaşabilirsiniz.

Histerektomi hangi durumlarda yapılır: Histerektomi için en önde gelen neden rahimin myomlarıdır. Ameliyat kararı hastanın yaşı ile ilgili olarak değişir. Rahim myomları kadınlarda en sık karşılaşılan iyi huylu tümörlerdir ve bu yüzden histerektomilerin çok geniş bir bölümünden sorumludurlar. Myomlar için histerektomi uygulanması kararı genellikle anormal kanama, pelvik ağrı veya bası gibi şikayetlerin tedavi gerekliliğine dayanmaktadır.

Histerektomilerin yüzde 20 sinde neden hormanal nedenlere bağlı düzensiz kanamalardır. Bu tür hastalarda ilaç tedavisi etkili olmazsa veya hasta ilaç tedavisini kabullenemezse ameliyat düşünülür.

Histerektominin gerekliliklerinden diğer bir neden, kronik kasık ağrıları, rahim sarkması, kanser öncesi belirtilerdir; rahimden kaynaklandığı düşünülen kronik kasık ağrıları, rahim ağzında görülen kanser öncüsü lezyonlar, rahimin sarkması hastalarında histerektomi yapılabilir.

Doğum komplikasyonları: acil histerektomiler daha çok doğumla ilgili komplikasyonlarda uygulanır. Doğum sonrası rahim kanamasının durdurulamaması (atoni), tamir edilemeyen rahim yırtıkları, bebeğin eşinin-plasentanın ayrılmaması gibi sorunlarda gerekli olabilir.

Ayrıca; endometriozis/adenomyozis (rahim içinde bulunması gereken zarın rahim dışında/ rahmin kas tabakasında bulunması), rahim ve yumurtalık kanseri, iyi huylu yumurtalık tümörlerinde histerektomi yapılabilir.

Histerektomi ameliyatı geçiren hastalar nelere dikkat etmelidirler? İlk ve ikinci hafta çok yorucu aktivitelerden kaçınmalı ve aktivite seviyesini yavaş yavaş arttırmalıdırlar. Ağır kaldırmaktan ve cinsel ilişkiden doktor tarafından söylenecek zamana kadar kaçınmalıdırlar. Banyo; duş alma ve dökme suyla yıkanma şeklinde olmalıdır. Düzenli bir diyet izlenmelidir. İdrar ve gaita yaparken ıkınmaktan kaçınılmalıdır. Eğer vajinal kanama veya ateş olursa doktora haber verilmelidir.

Birçok kadının ilgilendiği nokta ameliyatın hastanın dişiliğini kaybetmesine, cinsel doyumu azaltmasına ve kocası ile arasındaki kişisel problemlerin artmasına neden olup olmayacağıdır. Üreme organlarının kaybına ilişkin üzüntü diğer karın içi organlarının kaybına göre fazladır. Yapılan araştırmalar histerektominin bir çok hastada psikiyatrik bozukluk ve azalmış cinsel fonksiyonlara yol açmadığını göstermektedir.

Histerektomi sonrası kadın adet göremez. Histerektomi sadece rahmin çıkarılmasıdır. Birlikte yumurtalıklar çıkarılmadığı takdirde adet görülmediği halde menopoza ait belirti ve komplikasyonlar oluşmaz yani adet görmese de menopoza girmiş sayılmaz. Şayet birlikte yumurtalıklar da çıkarılmış ise operasyon sonrası cerrahi menopoz tablosu gelişir ve hormon tedavisi başlanabilir.

Sistoskopi nedir ?
Ürolojik muayeneniz idrar yolunuzda bir problemin varlığına işaret ediyorsa, idrar yollarınızı doğrudan görmenin ve tedavi etmenin en iyi yolu sistoskopidir. Bu işlem elastik fiber optik bir borucuğun idrar kanalından sokularak mesanenin (idrar kesesi) ve alt idrar yolunun (üretra) görsel incelenmesidir. İdrar kesesinin içi steril serum ile doldurulduğunda çeperler genişleyerek idrar kesesinin içi tam olarak görülebilir. Güçlü bir ışık kaynağı sistoskopun ucundan ortamı aydınlatır. Alt idrar yolunuzdan bir alet ile girilerek işlem yapılması rahatsız edici olarak düşünülebilir. Ancak doktorunuz bu girişimin önemini ve size sağlayacağı faydayı düşünerek öneride bulunmaktadır. Girişimin amaçlarını nasıl yapıldığını ve size sağlayacağı faydaları göz önünde tutarak yeterince sakin davranıp doktorunuz ile güvenli bir işbirliği oluşturmanız hem size hem de doktorunuza büyük fayda sağlayacaktır. Çoğu insanda muayene amaçlı sistoskopi uyanık halde ve az bir rahatsızlık hissiyle uygulanabilir. Bu durumda alt idrar yolunuzun içine uyuşturucu ve kayganlaştırıcı etkisi olan jel kıvamlı bir ilaç tatbik edilir ve 10 dakika kadar beklendikten sonra girişim yapılır. Sistoskopi ile birçok radyolojik incelemeler ve tedaviler yapılır. Bu tür girişimler daha çok zaman aldığından anestezi gerektirebilir. Erkeklerde alt idrar yolu kadınlara göre daha uzun olduğundan bunlarda da anestezi gerekebilir. Uygulanacak anestezi yöntemi genel sağlık durumunuza ve bazı özel test sonuçlarına göre değişir. Buna karar vermeden önce anestezi veya iç hastalıkları hekiminin görüşüne başvurulabilir.

Sistoskopi ile alt idrar yolu ve idrar kesesinde yer alan şu hastalıklara tanı konur ve tedaviye yönelik bazı girişimler yapılabilir:


-Alt idrar yolu (üretra) darlıkları iltihapları iyi ve kötü huylu tümörleri, taşları, doğumsal anomalileri
-Prostat büyüklüğü, tıkanıklık derecesi tümörleri
-İdrar kesesi taş, tümör, iltahap ve anomalileri
-İç idrar yolları (ureter) ve idrar birleşim bölgesindeki bozukluklar
-İç idrar yolunun radyolojik görüntülenmesi veya tıkanıklığın giderilmesi amacıyla kateter takılması
-İdrar kaçırma rahatsızlıklarında tanı ve tedavi

Nasıl uygulanır? 

İşlem uygulanmadan önce doktora daha önce geçirilmiş operasyonlar, ilaç alerjileri vs. gibi kişisel sağlık bilgileri verilmelidir. Aspirin , ağrı kesiciler ve başka ilaçlar kullanılıyorsa (ki bunlar kanın pıhtılaşmasını geciktirirler) doktor bilgilendirilmelidir. Doktorunuz gerekli ise bu ilaçların dozunu azaltabilir ya da tamamen kesebilir. İdrar yolları enfeksiyonu mevcut ise işlem öncesi tedavi edilmelidir. 
İşlem için bir giysi giyilir ve bir masanın üzerine sırt üstü uzanılır. Bu sırada her iki bacak yanlara açılır. Uygulamanın yapılacağı vücut bölgesi antiseptik bir sıvı ile temizlenir. Plastik bir şırınga ile üretraya (idrar kanalı girişi) jel kıvamında bir madde verilir. Böylece işlem sırasında rahatsızlık duymazsınız. 
Yaklaşık bir kalem genişliğinde sistoskop adı verilen bir tüp idrar kesesine kadar ilerletilir. Sistoskop sayesinde idrar kesesi sıvı ile doldurulur. Böylece kese genişletilir ve uygulamayı yapan doktor daha net inceleme yapabilir. Bu işlem sırasında rahatsızlık duyulabilir ve acil idrar yapma hissi uyanabilir. Tüpün ucunda küçük bir ışık kaynağı ve kamera vardır; bu sayede mesane (idrar kesesi) bir monitör ekranından gözlenebilir. Sistoskopun ucu uzaktan kumanda ile hareket ettirilerek kesenin her köşesi değişik açılardan incelenebilir. 
Kamera yerleştirildikten sonra işlem yaklaşık 5-10 dk. kadar sürer. İşlem sırasında biopsi yapma ihtiyacı duyulursa ek olarak anestezi verilebilir. İşlem öncesinde doktor gerekli bilgiyi verecektir. 
İşlem sonrası hastaya antibiyotik verilir ve hasta aynı gün evine gidebilir. 
Sıklıkla ertesi gün normal aktivitelere başlanabilir. Fakat yine de 1 hafta kadar ağır işlerden kaçınılmalıdır. 

Yan Etkiler (Komplikasyonlar)

Her cerrahi girişimde olduğu gibi sistoskopi sonrasında da istenmeyen problemler ortaya çıkabilir. Çok ince bir sistoskop kullanılmış olsa bile enfeksiyon varsa işlem sonrası enfeksiyona bağlı belirtiler artabilir. İşlem sonrasında kanama ortaya çıkabilir. Enfeksiyon olmasa bile bu durum ortaya çıkabilir. İnceleme esnasında ani bir hareket yapmanız iç idrar yollarında yaralanma ve delinmeye yol açabilir. Bu nedenle doktorunuz ile mutlak bir işbirliği ve iletişim içinde olmanız gerekir.Bu sayılanlar çok nadirdir ancak gösterilen tüm dikkat ve özene rağmen görülebilir.